2024 Hicri Hangi Yıl? “Takvimi Kutsallaştırmayı Bırakalım”
Bir şeyi netleştireyim: “2024 Hicri hangi yıl?” sorusu, göründüğünden daha problemli. Çünkü biz, gökyüzünün döngülerini tek bir doğruya çakmak istiyoruz. Oysa Hicri takvim gözleme, kültüre ve kuruma göre değişen bir pratik; bu gerçeği kabul etmeden verilen her “tek ve kesin” cevap, okuyucuyu yanıltır. Peki hâlâ neden miladi bir yıla tek bir Hicri yıl yapıştırmaya çalışıyoruz?
“2024 Hicri hangi yıl?” sorusunun arka planı
Hicri takvim Ay’ın döngülerine dayanır ve aylar hilalin görülmesiyle başlar. Bu nedenle iki kritik nokta var:
- Hilal gözlemi vs. hesap: Bazı ülkeler ve topluluklar fiilî hilal gözlemini esas alır; bazıları ise astronomik hesapları (ör. Ummü’l-Kura sistemi) kullanır.
- Coğrafi ve kurumsal farklılık: Türkiye’de Diyanet’in hesap esaslı takvimi ile Suudi Arabistan merkezli Ummü’l-Kura gibi takvimler her zaman aynı başlangıç gününde buluşmaz.
Sonuç? Miladi 2024 dediğinizde, Ocak–Temmuz başı yaklaşık Hicri 1445e, Temmuzdan yıl sonuna kadarsa Hicri 1446ya denk gelir. Fakat “yaklaşık” demek zorundayız; çünkü bazı topluluklar bir-iki gün farkla farklı başlangıçlar benimseyebilir.
Neden bu kadar tartışmalı? “Tek doğru” arzusunun zayıf noktaları
İddialı sorular sorma zamanı:
- Hilali kim “gördü” ve nerede gördü? Bulut, enlem-boylam, yerel gelenek… Tüm bunlar başlangıç gününü etkilerken tek bir cevabı nasıl dayatıyoruz?
- Hesap mı daha “İslami”, yoksa gözlem mi? Asırlık fıkhî tartışmalar, modern astronominin doğruluk gücüyle çarpışıyor. Peki toplulukları sıkıştıran sert çizgiler kime yarıyor?
- Ulusal takvimler mi, küresel birlik mi? Dini bayramları aynı günde kutlamak bir ideal; ama siyasi, kurumsal, pratik engeller gerçeği değiştirmiyor. O zaman neden hâlâ “tek sayfa takvim” ısrarı?
“2024 Hicri hangi yıl?” kalıbının zayıflığı burada: Miladi yıl sabit, Hicri yıl hareketli. Ay yılı, Güneş yılına göre yaklaşık 10–11 gün kısadır; bu yüzden Hicri aylar mevsimler arasında kayar, miladi yılların içine iki Hicri yılın parçaları girer.
SEO gerçeği: Kullanıcı netlik ister, takvim belirsizlik üretir
Arama motorları kısa, tek cümlelik cevapları sever. Ama “2024 Hicri hangi yıl?” sorusunun dürüst yanıtı tek cümlelik değildir. Evet, 2024 boyunca 1445 ve 1446 kullanımdadır; fakat başlangıç-bitiş günleri mezhebe, ülkeye, kuruma göre değişebilir. Bu gerilimi saklamak yerine açığa çıkarmak daha saydam ve daha bilgilendiricidir. Okur için değer üreten içerik, basit bir sayı ezberletmekten ziyade, neden iki farklı yılın aynı miladi yılın içinde yaşadığını anlatır.
Takvim politikaları: Hesap–gözlem ikilemi neden bitmiyor?
Hesap, planlama kolaylığı sağlar: Resmî takvim basılır, kurumlar aylar öncesinden tarih belirler. Gözlem ise dini metinlerdeki “hilali görme” vurgusuna yaslanır ve toplulukların gökyüzüyle bağını diri tutar. İki yaklaşım da kendi içinde tutarlı; fakat farklı sonuçlar doğurur. Bir topluluk Ramazan’ı bir gün önce başlatırken diğeri ertesi gün başlayabilir. Buradan bakınca “2024 Hicri hangi yıl?” sorusuna tek cevap dayatmak, gerçekliği törpülemek olur.
Uygulamalı yanıt: 2024’te aylar nasıl kayıyor?
Genel çizgi şöyle okunabilir:
- Ocak–Haziran 2024: Hicri 1445’in son ayları (Cemaziye’l-ahir → Receb → Şaban → Ramazan → Şevval → Zilkade civarı) topluluklara göre gün farklarıyla sürer.
- Temmuz 2024 – Aralık 2024: Hicri 1446’nın başlangıcından itibaren yıl sonuna kadar ilerler (Muharrem → Safer → Rebiülevvel …).
Buradaki takvim adları ve sıralaması sabit; fakat miladi gün karşılıkları coğrafya ve yöntem farkıyla oynamaya devam eder.
Provokatif sorularla düşün: Ne istiyoruz, kesinlik mi doğruluk mu?
- Planlama konforu için hesabı seçerken, metnin ruhuna yabancılaşıyor muyuz?
- Gözlem ısrarı, küresel eşgüdümü zorlaştırarak toplulukları gereksiz yere bölüyor mu?
- Bayramları aynı gün kutlamak için takvimler arasında köprü kurmak mümkünken, neden kurum egolarına teslim oluyoruz?
Son söz: Doğru soru farklı—“2024 Hicri hangi yıl?” değil, “Hangi yönteme göre 2024’te hangi Hicri aydayız?”
Net ve dürüst sonuç: 2024 yılı, Hicri 1445’in sonunu ve 1446’nın büyük kısmını içerir. Bunu tek bir sayıya indirgemek, hem gökyüzünün ritmini hem de Müslüman toplulukların çeşitliliğini gizler. Takvim, bir inanç pratiğinin araçlarından sadece biri; aracı kutsallaştırmak yerine, nasıl ve neden farklılaştığını kavramak daha gerçekçi ve daha birleştirici değil mi?