Papua Yeni Gine Hangi Ülkeye Yakın? Toplumsal Yapılar ve Kültürel Dinamikler Üzerine Bir İnceleme Bir araştırmacı olarak, toplumların nasıl şekillendiğini ve bireylerin birbirleriyle etkileşimlerini anlamaya çalışırken, bazen mesafeler de bizi şaşırtabilir. Bugün, Papua Yeni Gine gibi uzak ve farklı bir bölgenin yakın çevresini anlamaya çalışırken, sadece coğrafi konumlarına bakmakla kalmıyoruz. Aynı zamanda, o bölgedeki toplumsal normların, kültürel pratiklerin ve cinsiyet rollerinin ne şekilde şekillendiğini de irdelemek gerekiyor. Bu yazıda, Papua Yeni Gine’nin coğrafi konumunun ötesinde, bu ülkenin kültürel dinamiklerini ve toplumsal yapılarını keşfetmeye çalışacağım. Coğrafi Konum: Papua Yeni Gine’nin Yakınındaki Ülkeler Papua Yeni Gine, Okyanusya’nın güneydoğusunda yer alır ve Avustralya’nın…
Yorum BırakKategori: Makaleler
Nitelik Ne Demek Mantık? İnsan Zihninin Derinliklerinde Bir Yolculuk Bir psikolog olarak her insan davranışının ardında saklı bir anlam, her düşüncenin arkasında işleyen karmaşık bir mantık ararım. “Neden böyle hissettim?”, “Bu kararı niçin verdim?” ya da “Beni ben yapan şey ne?” gibi soruların cevabı çoğu zaman bir kavramda gizlidir: nitelik. Peki, “nitelik ne demek mantık?” Bu soruya yalnızca bir tanım vererek değil, insan zihninin bilişsel, duygusal ve sosyal derinliklerine inerek yanıt arayalım. Çünkü nitelik, sadece bir özelliği değil, bir varoluş biçimini ifade eder. Nitelik Kavramına Psikolojik Bir Bakış Nitelik, bir varlığın ya da insanın sahip olduğu ayırt edici özellikleri tanımlar.…
Yorum BırakGözler Ne ile Yıkanmalı? Felsefi Bir Deneme Bir filozof için görmek, sadece gözle değil, zihinle yapılan bir eylemdir. Gözler dünyayı olduğu gibi değil, olduğuna inandığımız biçimiyle görür. O hâlde şu soruyu sormak kaçınılmazdır: Gözler ne ile yıkanmalı? Sadece fiziksel kirlerden mi arındırılmalı, yoksa önyargılardan, inançlardan, alışkanlıklardan da temizlenmeli mi? Felsefenin üç ana alanı — etik, epistemoloji ve ontoloji — bu soruya üç farklı ama birbirini tamamlayan yanıt verir. Epistemolojik Perspektif: Görmenin Hakikati Epistemoloji, yani bilginin doğası üzerine düşünme sanatı, görmeyi bir bilgi eylemi olarak ele alır. Gözlerimiz dünyayı bize getirir, ama ne kadarını gerçekten “görürüz”? Platon, mağara alegorisinde insanların yalnızca…
Yorum BırakDünyanın En Büyük Aslanı Kaç Kilo? Cesaretin, Stratejinin ve Sevginin Hikâyesi Bazı hikâyeler vardır ki, sadece bilgiyi paylaşmak için değil; kalplere dokunmak, insanların yüreklerinde iz bırakmak için anlatılır. İşte bu yazı da onlardan biri… Bir sabah kahvemi yudumlarken, küçükken dinlediğim bir hikâye geldi aklıma. Gücün sadece kaslarda değil, aynı zamanda yürekte ve birlikte hareket edebilmekte saklı olduğunu hatırlatan bir hikâye… Ve elbette ki bu hikâyenin kahramanı: Dünyanın en büyük aslanı. Ormanın Kalbinde: Aslanların Efsanevi Lideri Afrika savanlarının kızgın güneşi altında doğan devasa bir aslan vardı. Adı “Kral Mfalme” idi. Efsaneler onun 375 kilograma kadar ulaştığını söylerdi ki, bu bir aslan…
Yorum Bırak644 Sayılı KHK Yürürlükten Kalktı mı? Toplumsal Cinsiyet ve Adalet Merceğinden Bir Değerlendirme Gerçeklerle yüzleşelim: Hukuk metinleri sadece teknik belgeler değildir; toplumun nasıl şekillendiğini, kimlerin söz sahibi olduğunu ve hangi değerlerin öne çıktığını da anlatır. 644 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) da tam olarak böyle bir metindi. Bugün yürürlükten kalkıp kalkmadığı sorusu yalnızca hukuki bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal dönüşüm ve adalet ekseninde derinlemesine tartışılması gereken bir konudur. Bu yazıda, 644 sayılı KHK’nın kaderini sadece “yürürlükte mi, değil mi?” sorusuna indirgemeyeceğiz. Kadınların empati ve toplumsal etki odaklı, erkeklerin çözüm ve strateji merkezli bakış açılarını harmanlayarak bu düzenlemenin tarihine, anlamına…
Yorum BırakGöreceli Yargı Ne Demek? Tarihsel Süreçler Üzerinden Bir Bakış Bir tarihçi olarak geçmişin tozlu sayfalarında gezinirken her dönemin insanına, toplumuna, hatta değer yargılarına dokunmak isterim. Çünkü geçmiş yalnızca olmuş bitmiş bir olaylar dizisi değil; bugünün düşünce biçimlerinin, inançlarının ve davranışlarının temellerini anlamamıza yardımcı olan canlı bir aynadır. Bu aynaya her baktığımızda farklı yansımalar görürüz. İşte tam da bu noktada “göreceli yargı” kavramı devreye girer — bir toplumun doğru dediğine bir başkasının yanlış demesi, bir çağın kutsal gördüğünü diğerinin sorgulamasıyla şekillenir. Göreceli Yargı Nedir? Göreceli yargı, bir düşüncenin, davranışın ya da değerlendirmenin belirli bir ölçüte göre değil; kişiden kişiye, toplumdan topluma,…
Yorum BırakGres Yağı Ne Zaman Kullanılır? Sanayi Devriminden Günümüze Bir Mekanik Hikâye Bir tarihçi olarak zamanın akışını sadece olaylar üzerinden değil, insan emeği ve mekanik dönüşümler üzerinden de okumak isterim. İnsanlığın üretimle, hareketle ve makinelerle kurduğu ilişki, aynı zamanda bir “sürtünme hikâyesidir.” Bu hikâyenin içinde gres yağı, yani yoğun yapılı yağlayıcılar, sessiz ama vazgeçilmez bir kahraman olarak yer alır. Bugün motorları, dişlileri ve endüstriyel tezgâhları koruyan bu madde, aslında 19. yüzyılın sanayi çağının çocuğudur. “Gres yağı ne zaman kullanılır?” sorusu da bu tarihsel bağlam içinde daha derin anlam kazanır. Sanayi Devrimi ve Gresin Doğuşu 18. yüzyılın sonları, insanlık tarihinin en büyük…
Yorum BırakGrekoromen Güreş mi Serbest mi? Tarihin, Tekniğin ve Anlamın Kesişiminde Bir Tercih Giriş: Aynı kökten iki farklı yol Güreşin iki olimpik biçimi, Grekoromen ve Serbest, aynı bedensel dilin farklı lehçeleri gibidir: Biri gövdeyi merkeze alıp ayakları “düşünmenin dışında” bırakır, diğeri ise tüm bedenin olanaklarını sahaya sürer. Grekoromen’de bel altına saldırı yasaktır; Serbest’te ise bacaklar oyunun hem hedefi hem de kaldıraç noktasıdır. Bu yalın kural ayrımı, iki stilin ritmini, stratejisini ve estetik hissini baştan sona belirler. :contentReference[oaicite:0]{index=0} Tarihsel arka plan: Olimpiyat ringinde iki hikâye Modern Olimpiyatlar’da güreş sahneye 1896 Atina’da Grekoromen’le çıktı; o ilk yarışmada ağırlık kategorileri bile yoktu, tüm güreşçiler…
Yorum BırakBir insanı görmezden gelmek ne hissettirir? Tarihsel kökler, güncel tartışmalar ve gündelik hayat Görmezden gelmek, pasif ama güçlü bir iletişim davranışıdır. Birinin varlığını yok saymak; bedende soğuk bir sızı, zihinde “yetersizlik” fısıltısı, ilişkide ise görünmez bir duvar bırakır. Bu yazı, davranışın tarihsel arka planını, psikolojik mekanizmalarını ve akademik tartışmalarını ele alırken; dijital çağın “sessiz” pratiklerini de inceler. Tarihsel arka plan: Sessizliğin ceza olarak icadı Toplumsal hayatın en eski yaptırımlarından biri, ostrakizm—yani dışlama—pratiğidir. Antik polislerde siyaseten istenmeyen figürlerin “kent dışına” atılması; Orta Çağ’da dinsel cemaatlerin aforoz mekanizması; modern dönemde boykot geleneği… Hepsi, bir kişiyi ya da grubu iletişimden mahrum bırakarak cezalandırma…
Yorum BırakCep Telefonunda 3 Kamera Ne İşe Yarar? (Yoksa Selfie’yi NASA’ya mı Göndereceğiz?) “Tek kamerayla mutlu olan bir nesildik… Sonra üç kamera geldi, kimse açısını beğenmez oldu.” Cep telefonları artık öyle bir noktaya geldi ki, arkadaki kamera sayısı arabaların farını geçti. Bir zamanlar “VGA kamera”yla mutlu olurduk; şimdi biri “üç kamera var” deyince, diğeri “benimkinde beş var” diye hava atıyor. Ama gelin dürüst olalım, bu üç kameranın hepsini gerçekten kullanıyor muyuz? Yoksa sadece “çok kameralı telefon = profesyonel fotoğrafçı hissi” mi yaşıyoruz? Bugün bu yazıda, cep telefonundaki 3 kameranın aslında ne işe yaradığını, hem ciddi hem de bol kahkahalı bir dille…
Yorum Bırak